29 Eylül 2008 Pazartesi

Google' dan mobil işletim sistemi: Android

Uzun zamandır Google'un cep telefonu piyasasına gireceği söyleniyordu. Ancak Google bazı iddiaların aksine cep telefonu değil, cep telefonu işletim sistemi (mobile device platform) piyasaya sürdü. Google'un son yıllardaki yayılımcı politikasına uygun olan bu hareketle, dünyadaki bilgisayar sayısının 2 katından fazla olan cep telefonlarına marka farkı olmaksızın ulaşmak hedefleniyor. Bu konuda Google CEO'su Eric Schmidt şunları söylüyor:
"Today's announcement is more ambitious than any single 'Google Phone' that the press has been speculating about over the past few weeks. Our vision is that the powerful platform we're unveiling will power thousands of different phone models." (5 Kasım 2007, Open Handset Alliance Toplantısı)

Android, linux kernel üzerinde çalışıyor ve kaynak kodları açık. Yani ilgilenen herkes Android'e yeni modüller ekleyebilecek, hatta Google'un açıklamasına göre core componentlerini bile değiştirebilecek. Hızlı inovasyonların yolunun açık kaynak kodlardan geçtiğini anlayan Google da bu yöndeki yazılımları duyurmak ve teşvik etmek için geçtiğimiz yıl "Android Developer Challenge I" isimli bir yarışma düzenledi. 70 ülkeden 1788 yazılımın katıldığı yarışmanın sonuçları da geçtiğimiz ağustos ayında belli oldu. Finale kalan 50 yazılımdan 10'u 275.000$ ve bir diğer 10'u da 100.000$ lık ödüllere layık görüldüler. Google ayrıca bu gibi yazılımcıların kendi eklentilerini "Android Market" adı altında oluşturulacak bir online mağazada satabileceklerini duyurdu. Burada sunulan yazılımların kontrol edilmeyeceği, yalnızca kullanıcı yorumları ve puanlamalarıyla yetinileceği belirtildi.

Aslında bu gelişmelerin temelleri çok daha öncesinde atıldı. 5 Kasım 2007'de Open Handset Alliance (kısaltması OHA :)) ) diye bilinen ticari bir ittifak kurdu. 34 şirketten oluşan bu ittifakta Google, Intel, Motorola, HTC, T-Mobile, Qualcomm, NVIDIA, Samsung, LG ve eBay gibi bir çok farklı daldan şirket bulunuyor. Ortak amaç ise cep telefonları için açık standartlar (open standards) geliştirmek. Bu ittifakın ürünü ise bir açık kaynak kodlu mobil platform olan Android. Geçtiğimiz günlerde Android platformu ile çalışan ilk cep telefonu olan T-Mobile G1 piyasaya sunuldu; Hem de iPhone gibi 2 yıllık bir kontratla 179$'a satılıyor. Kimilerine göre bu bir "iPhone killer", kimilerine göre ise henüz yolun başı. Ama aslında mesele şu andaki popüler tartışmalardaki gibi "T-Mobile G1 vs. iPhone 3G" gibi bir karşılaştırmadan çok öte, mobile dünyasının geleceğini belirleyecek.

Şimdi ise bu ittifaka katılmayan mobil işletim sistemi geliştiriciler Microsoft, Nokia, Apple, RIM (Blackberry'nin sahibi), Symbian ve Palm gibi şirketlerin yönlerini nasıl çizeceği merak konusu.

18 Eylül 2008 Perşembe

2008/2009 MSP Blogları Listesi

Ali Uğur Çakmak
Alper Özçetin
Bahar Inak
Bilgehan Gürünlü
Bugra Kocatürk
Burak Kanmaz
Çağrı Erdoğan
Cemil Uzun
Deniz Demir
Doğukan Sönmez
Doruk Dalçam
Erçin Yontar
Fatih Coşkun
Gazi Akyüz
Gazi Gökhan Besler
Gökhan Gülbiz
Görkem Güngör
Gülşah Yıldızoğlu
İbrahim Kıvanç
Kürşad Koç
Mehmet Aydın Bahadır
Murat Alıravcı
Murat Duman
Murat Hacıoğlu
Mustafa Kaya
Oğuz Yılmaz
Okan İnecikli
Ömer Faruk Özdemir
Özlem Hancıoğlu
Selim Özenç
Sevgi Yiğit
Suna Eralp
Turkan Bakmis
Yasemin Avcular
Yeşim Araç
Yiğit Kıran
Yunus Karadağ

DreamSpark Artık Türkiye'de!

Microsoft'un geçtiğimiz günlerde duyurduğu gibi öğrencilere Microsoft ürünlerini ücretsiz kullanma izni veren DreamSpark artık Türkiye'de de kullanıma açıldı. Öncelikle 6 ildeki, 9 üniversitede kullanıma geçilen uygulama yakın zamanda diğer üniversitelere de yayılacak. DreamSpark'ın kullanılabilir olduğu halihazırdaki üniversiteler şunlar: Bilkent, Bozok, Ege, Erciyes, Gazi, Koç, ODTÜ, Osmangazi ve Yıldız Üniversiteleri. Eğer bu üniversitelerden birinde okuyorsanız üniversitenizin ilgili sayfasını ziyaret ederek bu yazılımları kullanmaya hemen başlayabilirsiniz. İlgili bağlantılar için buraya tıklayabilirsiniz.

Proje kapsamında kullanılabilecek ürünlerin listesine ise buradan bakabilirsiniz.

Henüz üniveristenizde DreamSpark yok mu?
Üniversitenizde DreamSpark henüz faliyette değil diye üzülmeyin! Ekim ayında hemen her üniversitede yapılacak olan Imagine Cup tanıtım sunumlarında DreamSpark aktivasyon kodları da dağıtılacak. Detaylara sunumlarla ilgili ayrıntılar kesinleştikten sonra buradan ulaşabilirsiniz.

13 Eylül 2008 Cumartesi

Tanrı'nın Sırrını Keşfetmek!!

Son günlerde herkes CERN' deki LHC deneyini ve bu deneyin dünyayı yok etme olasılığını konuşuyor. Peki, bilim çevrelerinden çıkıp da kahvelere kadar ulaşan ve henüz başladığı günde oluşan sıra dışı depremlerle de ilişkilendirilip insanların korkularını artıran, Vatikan’ın da karşı çıktığı tarihin en büyük deneyi nedir, neyi amaçlar ve insanlık tarihine ne tür katkıları olabilir? Hep birlikte bu konuya bir göz atalım.

CERN, toplam çalışan sayısı 8 bini aşan İsviçre’de bulunan Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi’dir. 1954’te kurulmuş ve aralarında World Wide Web adresleme sisteminin de bulunduğu birçok buluşu gerçekleştirmiştir. Şu sıralar ise, malumunuz, tarihin en büyük deneyini yapıyorlar. CERN’ deki Hadron Çarpıştırıcısı deneyini Avrupa ülkelerinin yanı sıra ABD, Çin, Japonya, Rusya ve Hindistan da destekliyor. Türkiye de CERN’ e tam üye olmamasına rağmen araştırmalara bilim adamları aracılığıyla destek sağlıyor. Deneyin maliyeti hakkında ise milyarlarca dolarlardan bahsediliyor.

Peki, nedir bu deney? Yerin 150 metre altında 27 kilometre uzunluğundaki tünelde ışık hızına yakın hızda hareket eden proton parçacıkları saniyede 40 milyon kez çarpıştırılacak, bu sayede de mikro ölçekte bir Big Bang (Büyük Patlama) gerçekleştirilecek. Bu deneyde açığa çıkması beklenen madde teoride Big Bang sırasında oluşan ve maddeye kütle kazandırdığı tahmin edilen, tanrı parçacığı diye de tabir edilen, Higgs bozonu. Ancak röportajlara ve deneylere bakıldığında CERN yetkilileri de ne olacağını tam olarak kestiremiyorlar ve heyecan içinde bekliyorlar. Çünkü bu güne kadar bu konudaki çalışmalar yetersizdi ve her şey teoride kalmıştı. Ama şu bir gerçek ki, büyük bir buluş yapmak üzere olduklarına hemfikirler. Yalnız bu konuda dünya bilim otoritelerince de kamuoyuna yansıyan tartışmalar var. Bir kısım uzmanlar parçacıklar çarpıştığı sırada oluşacak kara deliklerin dünyayı yutabileceğinden çekiniyorlar. Bunun dışında oluşacağı tahmin edilen strangelet (Türkçe’de bunlara “garipçik” diyebiliriz.) parçacıklarının da ne tür bir sonuç yaratacağı bilinmiyor ancak en çekinilen konulardan biri de bu. Diğer taraf ise çok küçük ölçekte oluşacak bu kara deliklerin kütle çekim enerjisi çok düşük olacağı için oluşur oluşmaz yok olacağını savunuyor. Buna kanıt olarak da her an uzaydan gelen yüksek enerjili parçacıkların dünyamıza çarpmasını ve bu konuda olumsuz bir sonuca yol açmamasını gösteriyorlar. Çarpışma bir buçuk-iki ay içinde gerçekleşecek, sonucunu beraber göreceğiz ya da kötü ihtimalle hiçbirimiz göremeyeceğiz:)

Bu konudaki tartışmalar için şu adrese de bakabilirsiniz:
http://www.risk-evaluation-forum.org/


Peki, bu deneyin katkıları neler olabilir? Deney sonuçlarının fizik kanunlarını değiştireceği ve yeni parçacıkların keşfedileceği öngörülüyor. Atomun içindeki proton ve nötronları oluşturan kuark ve gluon parçacıkları gözlenecek. Önce atomu sonra çekirdek ve elektronları; daha sonra da çekirdek içindeki nötron ve protonları keşfeden insanoğlu için belki de bilimde bir sınıf daha atlamanın vakti geldi. Bu deney nanoteknoloji, elektronik, enerji, süper iletkenler gibi birçok konuda köklü devrimlerin tetikleyicisi olabilir. “2001: A Space Odyssey” deki benzetme gibi belki de yeni bir çağa adım atan bir “bebek” sayılabilir insanoğlu. Bu konudaki gelişmeleri ancak bekleyerek görebileceğiz.

CERN ve Bilişim
Tüm bunların dışında beni ilgilendiren kısımların başında CERN’ in çalışmalarının bilişim dünyasına şimdiden sağladığı katkılar yer alıyor. CERN’ in ürettiği bilgi miktarının devasa boyutları sebebiyle artık WWW altyapısı yeterli gelmiyor. LHC (Large Hadron Collider) Projesi ile daha da artacak bu bilgi akışını sağlamak için CERN araştırmacıları yeni bir bilişim altyapısı kurmuş durumda. GRID adı verilen bu “süper hızlı internet” şu an çok kısıtlı bir kullanıma sahip. Ancak altyapı çalışmaları dünyanın çeşitli yerlerinde başlamış durumda. Dünya üzerinde birçok bilgisayarı birbirine bağlayıp müthiş bir işlem gücü oluşturmaktan bahseden bu proje ile kullanıcılar tüm bilgilerini internette saklayacak ve bu bilgilere dünyanın herhangi bir yerinden ulaşabilecekler.

Bu konuda ayrıntılı bilgiye de şuradan ulaşabilirsiniz:
http://www.timesonline.co.uk/tol/news/uk/science/article3689881.ece


Düşünün bir kere CERN’ deki LHC projesinde çok küçük zaman birimlerinde oluşacak parçacıkları 4 detektörle gözlemlemek ve bu verileri yeterince hızlı bir şekilde işleyip depolamak için CERN’ in zaten bu konulara ağırlık vermesi gerekiyor. Yıllık 15 petabyte (15 milyon gigabyte) bilgi üreten (bu yıl 20-25 petabyte’a çıkması bekleniyor) CERN’in bu konuda elbette ki en büyük devrimci olması çok doğal. Zaten CERN’de halihazırda yaklaşık 100 bin bilgisayarın birbirine bağlanmasından oluşan bir süper bilgisayar kullanıldığından bahsediliyor(Ben internetin yalancısıyım(: ). Yani bilişim alanındaki insanların da ufuklarını geliştirip bu türden bir devrime de hazır olması gerek.


CERN’ de “Tanrının sırrı” nı araştıran LHC projesinin 10 yıl süreceği tahmin ediliyor. Bizler de sonuçlarını ömrümüz yettiğince görecek, belki de tanrının sırrına ortak olup, şaşırmaya devam edeceğiz. Umarım o zamana kadar Türkiye de, CERN’e tam üye olur:)

Deneyle ilgili daha detaylı bilgi için şuraya bakabilirsiniz:
http://www.biltek.tubitak.gov.tr/haberler/fizik/s-484-8-10.pdf